Zamanın Rıza Nur’u Sevan Nişanyan neyin peşinde… Atatürk’e çirkin ithamların sebebi… Olayın Kadir Mısırlıoğlu ile ne ilgisi var

Sevan Nişanyan…

Bir dönemin ‘Yetmez ama evet’çisi…

2008 yılında eşi Müjde Nişanyan’a kendi bokuyla dolu kavanoz fırlatmasıyla epey bir konuşuldu hatırlayınız.

Boşandılar tabi…

Ve…

Sevan Nişanyan bugün “bok” atmaya devam ediyor!

Bu kez hedefinde Atatürk var…

İyi de neden?

Yazayım…

ATATÜRK’E BU İFTİRALAR NE ZAMAN BAŞLADI?

Önce size birini tanıtmalıyım: Rıza Nur…

“Hayat ve Hatıratlarım” kitabında neler mi yazdı?

Eski Milli Eğitim Bakanı 1928 yılında başlayıp 1935 yılında bitirdiği dört ciltlik bu kitabı 1960 yılına kadar yayınlanmaması şartıyla “British Museum” a bağışladı.

Peki, İngilizler bu kitabı kime verdi dersiniz?

Kadir Mısırlıoğlu’na…

Ve… Kadir Mısırlıoğlu kitabı 1962 yılında bastı.

Bu arada Azerbaycanlı Üzeyir Hacıbeyov’un “O olmasın bu olsun” adlı müzikalinde Gazeteci Rıza karakteri de Rıza Nur’dur aslında…

Sıkı durun eserde “Gazeteci Rıza” herkesin kalpak taktığı Bakü’de “fes” takarak gezen, hiç kimsenin anlamadığı ağdalı bir dil konuşan ve gazetesini de kimlerin çıkarıyla ortaksa ona göre kullanan fırsatçı biri olarak anlatılır.

Ne tesadüf değil mi? Kadir Mısırlıoğlu da fesini hiç çıkarmazdı!

Neyse… Konuyu dağıtmayayım!

Daha sonraları Abdurrahman Dilipak da Rıza Nur’un kitaptan bazı bölümleri sansürleyip çıkarttı hatta.

Yani bugün Atatürk ile ilgili duyduğunuz her yalan dolanın kaynağı bu kitap!

Orijinal nüshalar ortada yok!

Hatta küfür ve hakaretlerle dolu olduğu için Türkçe orijinal baskısı da!

Peki, neler var bu kitapta?

Mesela Rıza Nur kendini aslında “kadın” olarak gördüğünü, öyle hissettiğini…

Erkeklere karşı zaafını… Livata eğilimlerini!

Hatta… Kadınları hastalıklı ve zayıf gördüğünü, karısıyla tekme tokat kavgalarını filan yazdı.

ÇOCUKKEN TECAVÜZE UĞRAYAN RIZA NUR

Sıkıntılı bir çocukluk geçirmiş Rıza Nur, çocukken tecavüze uğradığı da yazıyor kitapta.

Ve devleti yöneten herkesten intikamını böyle aldı.

Atatürk’ün Afet (İnan) ı beğenip yanında aldırdığını filan yazan aslında hep Rıza Nur!

Yurt dışına okumaya gönderdiği kızlarla birlikte olduğunu filan!

Sadece Atatürk de değil, devletin zirvesindeki herkesi mimledi. Ne iftiralar, neler neler!

Öyle ki sürekli polis baskınları olduğunu filan bile yazmış.

RIZA NUR PARANOYAK, DEDİKODUCU VE MADDE BAĞIMLISIYDI DA!

İslam düşmanıydı, “kafatasçı” denecek kadar ırkçıydı ama İslamcıların gözdesi olması çok sürmedi!

Aranan kaynak oydu: Fikirler, ideolojiler neydi ki?

Atatürk düşmanlığında birleştiler…

İşte yıllardır anlatılan tüm yalan dolanların başlangıcı bu kitap!

Sevan Nişanyan’da bugünün Rıza Nur’u…

İlgi istiyor, dikkat çekmek!

Yüz yıllık yalanları ısıtıp ısıtıp yeniden dillendirmek!

Peki, amacı ne?

ATATÜRK’E ÇİRKİN İMA

Şimdi…

Atatürk’ün dokuz aylıkken evlat edindiği ve 5,5 yaşına kadar yanından ayırmadığı tek kızı Ülkü’dür…

Birçok evlatlığı var…

Ve… Zat-ı muhterem dedi ki:

“… Erkek çocuğu hiç edinmemiş, hep kız çocukları evlat edinmiş. Bu kız çocuklarıyla özel dairesini paylaşıyor. Yani geceleri onlarla yalnız kalıyor devlet başkanı. Bu kabul edilebilecek bir durum mudur, değil midir, onu sizin takdirinize bırakıyorum.”

Niye Rıza Nur’un zırvalarını tekrarlıyor dersiniz?

Sevan Nişanyan Atatürk’ün manevi erkek evlatları Abdürrahim Tuncak ve Sığırtmaç Mustafa’yı bilmez mi?

Elbette bilir, bilir de işine gelmez!

Mesela Abdurrahim Tuncak…

Van’dan aldığı kimsesiz bir çocuktu. İstanbul’a getirdiğinde sekiz yaşındaydı.

Abdürra­him’i Beşiktaş Akaretler’de 78 numaralı evlerinde annesi Zübeyde Hanım’ın yanına bıraktı. Zaferden sonra da Ankara’ya getirerek, Salih Bozok’un oğlu Cemil ile beraber Çankaya Köşkü’ne yakın bir ilkokula yazdırdı.

Daha sonra Sanayi Mektebine gönderdiği Abdürrahim’i Latife Hanım’la evlenince İzmir’e Zübeyde Hanım’ın yanına gönderdi ve ayrıldıklarında Ankara’ya geri getirtti.

Abdür­rahim’i 1929 yılında Berlin Teknik Üniversitesine gönderdi ve tüm giderlerini karşıladı.

(Atatürk’ün manevi kızı Sabiha Gökçen, kardeşi Makbule Hanım, manevi oğlu Abdürrahim Tuncak)

Ya, Sığırtmaç Mustafa?

O da Atatürk’ün manevi oğluydu…

Atatürk onu 1929’da Yalova’da çobanlık yaparken tanıdı. Bulgar göçmeni fakir bir ailenin oğluydu.

Hastaydı…

Önce Şişli Çocuk Hastanesi’nde tedavi ettirdi. Sonra Beşiktaş’ta ilkokula yazdırdı.

Mustafa, Atatürk’ün himayesinde ilkokulu, ortaokulu, askeri liseyi ve Harbiye’yi bitirdi.

Subay oldu…

SÜREKLİ AYNI ŞEYİ SÖYLÜYOR: GERİ DÖNMEK İSTİYORUM

Peki, şimdi bu Atatürk’e saldırmanın dayanılmaz hafifliği mi yoksa geri dönüş bileti mi?

Öyle ya… Sevan Nişanyan Şirince’deki kaçak villalardan dolayı hapse atıldı.

Az buz değildi hani: Altı ünite bağ evi… Havuz kompleksi… Bağ evi müştemilatı…

Bitmedi…

Su sarnıçları, iki katlı bina, 12 metrelik Hodri Meydan kulesi, Nişanyan Otel, Hamam, Cumbalı ev, Kerevetli Ev, Hamamlı Ev, Matematik Köyü kompleksi – üç adet münferit iki katlı ev, kafeterya, hamam ve teraslar dışında en az 10 adet bina vs.

SİT alanındaki arazi iki kez mühürlenmesine rağmen ev yapmaya devam etti Sevan Nişanyan ve tutuklandı…

Foça Cezaevi’nden izinli çıkıp Yunanistan’a kaçtı…

Yunanistan 2022 yılında “istenmeyen kişi” ilan etti.

Şutladılar yani…

Ermenistan her ne kadar “gel” filan dese de yalandan bir teklif miydi yoksa o mu istemedi bilemiyoruz tabi…

Uzatmayalım…

Sevan Nişanyan Fransa’ya gitti…

Bugün… Chateau de Nozières, Aurillac yakınınlarındaki “Jussac” köyünde yaşıyor…

Şato da!

Ve fakat son dönemlerde sıkıntı olabilir, keza orada da rahat durmadı.

Emmanuel Macron’un yakın arkadaşı Kanada Başbakanı Justin Trudeau’ya, “Piç kurusu” filan dedi.

TEK İSTEĞİ GERİ DÖNMEK…

Gizlemiyor…

Tek isteği Şirince’ye dönmek…

Dilinde hep bu var son zamanlarda!

Keza “kin” kustuğu sadece Atatürk değil… Hz. Muhammed için de söyledikleri ne yenilir yutulur ne de unutulur!

E, dedik ya zamanın Rıza Nur’u…

Karısıyla da sorunları aynı, din/inanç karşıtlığıyla da…

ODATV’ YE İFTİRA

Ah unutmadan…

Yıl 2011 idi… Kumpaslar devri başlangıcı. FETÖ ile yakın temaslarda filandı…

Samanyolu Tv’de Odatv’de yazı yazması için çok yüksek meblağlar teklif edildiğini açıkladı Sevan Nişanyan…

O kadar da değil üstelik: Kendisine “kadın teklif edildiğini” de!

Güya Odatv’deki “kadın gazeteciler” evinde ziyarete gidip ona ne kadar hayran olduğunu filan söylemiş de “gidiniz işinize” deyip reddetmiş!

Dedik ya…

Hayal dünyası da Rıza Nur gibi geniş de lakin aklı neresinde artık o da sizin takdiriniz!

Fransa’ya gittiğinde tweet atmıştı hani: “Kediler dört ayaküstüne düşer ya, bende de biraz kedilik var galiba. Yeni adresim: Chateau de Nozières, Aurillac yakınında Jussac köyü. Yapı ve arazi 1750’lerden, kule daha eski”

Artık kedi midir, kaç ayaküstüne düşer bilemeyiz de İslamcılardan medet umduğuna göre işler pek kesat değil herhalde Fransa’da!

Ne dersiniz?

Bir dönem Rıza Nur’u sarıp sarmalayan İslamcılar, Sevan Nişanyan’a da sahip çıkar mı?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir